Ve işte, uzun zamandır taslak olarak bekleyen o yazı. Şunlar, bunlar, çeşitli ertemeler falan derken sonunda günü geldi çattı. Artık yazmalıyım. Son zamanlarda aklımı meşgul eden her şeyden, eşyaların hükümranlığından, vedaların ağırlığından, son günlerimin içine yangından mal kaçırırcasına tıkıştırmaya çalıştığım tüm o son anlardan, yemeklerden, fotoğraflardan sonra.. Yorgunum. Ne olup bittiğinin sanki pek de farkında değilim. Kimbilir, belki böylesi daha iyi, daha kolay..
On küsur sene önce, yine bir yol ayrımındayken yazdıklarımdan:
"Hayatını kutulara tıkıp yola çıkıyorsun. Belki de neler olup bittiğinin tam olarak farkına varamadan, haldur huldur, uyumadan, geceni gündüzüne katıp, heyecanlı, veya şaşkın, veya olayların ciddiyetine olması gerektiği kadar aldırmadan.. Öyle ya da böyle, bir gün bir de bakıyorsun ki bambaşka bir yerdesin. Geriye artık sadece bir misafir olarak dönebileceğin bir yerdesin. İkametgahın bile değişmiş; yani resmi makamların bile onayladığı kadar değişik bir yerdesin. Bir evi alıp orada kendine ait bir yaşam alanı yaratacaksın şimdi. Yanında bavullar, kitaplar, şunlar bunlar, ve yıllardır biriktirdiğin “evim olunca şunu şöyle yapacağım”lar bir dolu.. Kutular ve beklentilerden oluşan bir hayat artık seninki."
* * *
Ve bugün, yine elimde kutular ve kafamda sorularla, seyahatlerdeki gidiş dönüşlerin yer değiştirmek üzere olduğu bir kavşak noktasındayım. Bugün, hayatımda önemli bir gün, bir milat.