En kısa zamanda görmeyi kafaya koyduğum şehirlerden biriydi Barselona. O hiç bitmeyecek istekler listemin en tepesine kurulmuş bekliyordu.
Bu şehri benim için çekici kılan neydi diye düşünüyorum şimdi. Daha üzerinde fazla bir şey okumadan bile bende yarattığı ilk izlenim, rengarenk olması bir kere. Gözlerini kapat ve sadece tek bir kelimeyle bu şehri tarif et deseler, evet, rengarenk. Sonra akla gelen muhteşem isimler karması: Gaudi, Miró, az da olsa Picasso ve komşu sayılabilecek bir şehirden Dalí! Sonra eğlence, hareket, deniz ve leziz yemekler. Ve tabii asla unutulmayacak Katalan kültürü. Kısacası, biricik San Francisco’yu bir zamanlar nasıl sevdiysem ve içimde başka bir yere yerleştirdiysem Barselona’ya gitmeyi de sanki benzer bir özlem duygusuyla bekliyordum.
Geçen sene Roma-Barselona arasında zor bir tercih yaparak ilk hakkımızı Roma için kullanmıştık. Bu sene de Barselona’nın boynu bükük kalmasın diye özel bir inat gösterdik; türlü engellere, ekonomik krizin kara bulutlarına, domuz gribi uyarılarına ve Barselona’da geçireceğimiz haftaya dair yağışlı hava tahminlerine rağmen, evet, sonunda başardık!
Bir değişiklik yapıp hep küçük defterlere yazıp kaldırdığım notlarımı biraz fotoğraf ve video da ekleyerek internette yayınlamaya karar verdim bu sefer; ama şu bu derken neredeyse üç ay sonra kağıda dökebildim. Bu yüzden üzerinden bayağı zaman geçtikten sonra biraz şekil değiştirmiş olan “zihinde damıtılmış” izlenim ve anılar olacak bunlar.
hayalden gerçeğe doğru hazırlıklar..
Seyahat öncesi aktiviteler: Roma kadar yoğun olmasa da her zamanki gibi yoğun doz Baedeker kürü; özellikle otel seçerken Barselona ve semtlerini tanımamız; Modernisme akımı, Picasso ve Miró hakkında okumalar (mesela önceden Picasso’nun Mavi Dönem’inin ne olduğunu bilmiyordum) ve internet araştırmaları. Barselona'da geçen filmlerden: Woody Allen’ın Vicky Cristina Barcelona’sı, Almodovar’ın Todo Sobre Mi Madre(Annem Hakkında Her Şey)’si, bir de Uncovered diye berbat bir film (İspanyol Pansiyonu’nu izleyemedik!). Çok istememe rağmen Katalanca ve Katalan mutfağı konusunda ise elektrikler kesildi diyebilirim!
Not-1: Barcelona mı, Barselona mı? Bu konuda çeşitli görüşler var (Londra- tabii ki London değil!- örneğine karşılık Washington- tabii ki Vaşingtın değil!). "Barcelona" başta kolayıma gelse de Engin'in uyarısı üzerine, doğru ve yaygın kullanımı da bu olduğu için bu yazımda "Barselona'"yı kullanmayı tercih ettim.
Not-2: Engin bu blogun hazırlanması aşamasında da danışmanlığını gösterdi, özel teşekkürler!..
--> Barselona birinci gün
Bu şehri benim için çekici kılan neydi diye düşünüyorum şimdi. Daha üzerinde fazla bir şey okumadan bile bende yarattığı ilk izlenim, rengarenk olması bir kere. Gözlerini kapat ve sadece tek bir kelimeyle bu şehri tarif et deseler, evet, rengarenk. Sonra akla gelen muhteşem isimler karması: Gaudi, Miró, az da olsa Picasso ve komşu sayılabilecek bir şehirden Dalí! Sonra eğlence, hareket, deniz ve leziz yemekler. Ve tabii asla unutulmayacak Katalan kültürü. Kısacası, biricik San Francisco’yu bir zamanlar nasıl sevdiysem ve içimde başka bir yere yerleştirdiysem Barselona’ya gitmeyi de sanki benzer bir özlem duygusuyla bekliyordum.
Geçen sene Roma-Barselona arasında zor bir tercih yaparak ilk hakkımızı Roma için kullanmıştık. Bu sene de Barselona’nın boynu bükük kalmasın diye özel bir inat gösterdik; türlü engellere, ekonomik krizin kara bulutlarına, domuz gribi uyarılarına ve Barselona’da geçireceğimiz haftaya dair yağışlı hava tahminlerine rağmen, evet, sonunda başardık!
Bir değişiklik yapıp hep küçük defterlere yazıp kaldırdığım notlarımı biraz fotoğraf ve video da ekleyerek internette yayınlamaya karar verdim bu sefer; ama şu bu derken neredeyse üç ay sonra kağıda dökebildim. Bu yüzden üzerinden bayağı zaman geçtikten sonra biraz şekil değiştirmiş olan “zihinde damıtılmış” izlenim ve anılar olacak bunlar.
hayalden gerçeğe doğru hazırlıklar..
Seyahat öncesi aktiviteler: Roma kadar yoğun olmasa da her zamanki gibi yoğun doz Baedeker kürü; özellikle otel seçerken Barselona ve semtlerini tanımamız; Modernisme akımı, Picasso ve Miró hakkında okumalar (mesela önceden Picasso’nun Mavi Dönem’inin ne olduğunu bilmiyordum) ve internet araştırmaları. Barselona'da geçen filmlerden: Woody Allen’ın Vicky Cristina Barcelona’sı, Almodovar’ın Todo Sobre Mi Madre(Annem Hakkında Her Şey)’si, bir de Uncovered diye berbat bir film (İspanyol Pansiyonu’nu izleyemedik!). Çok istememe rağmen Katalanca ve Katalan mutfağı konusunda ise elektrikler kesildi diyebilirim!
Not-1: Barcelona mı, Barselona mı? Bu konuda çeşitli görüşler var (Londra- tabii ki London değil!- örneğine karşılık Washington- tabii ki Vaşingtın değil!). "Barcelona" başta kolayıma gelse de Engin'in uyarısı üzerine, doğru ve yaygın kullanımı da bu olduğu için bu yazımda "Barselona'"yı kullanmayı tercih ettim.
Not-2: Engin bu blogun hazırlanması aşamasında da danışmanlığını gösterdi, özel teşekkürler!..
--> Barselona birinci gün
1 yorum:
resimleri sevdim.
Yorum Gönder