Eşyalarımı toplarken tesadüfen bulduğum, küçük bir not defterine karalanmış eski bir yazı..
10.06.12
Londra
St.James' Park.
Bir pazar sabahı, Londra'nın muhteşem bulutlarıyla kaplı bir gökyüzü, hava biraz serin.
Aslıhan, Charles ve minik Anto ile kahvaltıdan sonra, şehrin merkezinde gezmek istediğim bir yerlere henüz geçmeden, yürümeye başlamadan, insan seline karışmadan önce, bana huzur veren bu parkta oturmak istiyorum biraz. Durmak. Karışık kafamdan, endişelerimden, koşturmacadan uzak, durmak. Önümden kuğular, ördekler, ismini bilmediğim rengarenk değişik kuşlar geçiyor yüzerek. Sessiz, dingin. Tam olarak ihtiyacım olan şey de bu. İstanbul'da tam da bulamadığım şey bu.
Burası Buckingham Sarayı'nın dibinde, şehrin en civcivli yerlerine, Piccadilly Circus'a, Trafalgar Square'e 5 dakika mesafede sessiz bir vaha. Sincaplar, pelikanlar var. Şehrin onlarca parkının arasında küçük bile sayılabilir; ama benim en hoşuma gideni sanırım.
İstanbul'u düşünüyorum, Türkiye'yi.