21.05.2017

yol ikiye ayrılırken..


Ve işte, uzun zamandır taslak olarak bekleyen o yazı. Şunlar, bunlar, çeşitli ertemeler falan derken sonunda günü geldi çattı. Artık yazmalıyım. Son zamanlarda aklımı meşgul eden her şeyden, eşyaların hükümranlığından, vedaların ağırlığından, son günlerimin içine yangından mal kaçırırcasına tıkıştırmaya çalıştığım tüm o son anlardan, yemeklerden, fotoğraflardan sonra.. Yorgunum. Ne olup bittiğinin sanki pek de farkında değilim. Kimbilir, belki böylesi daha iyi, daha kolay..

On küsur sene önce, yine bir yol ayrımındayken yazdıklarımdan:

"Hayatını kutulara tıkıp yola çıkıyorsun. Belki de neler olup bittiğinin tam olarak farkına varamadan, haldur huldur, uyumadan, geceni gündüzüne katıp, heyecanlı, veya şaşkın, veya olayların ciddiyetine olması gerektiği kadar aldırmadan.. Öyle ya da böyle, bir gün bir de bakıyorsun ki bambaşka bir yerdesin. Geriye artık sadece bir misafir olarak dönebileceğin bir yerdesin. İkametgahın bile değişmiş; yani resmi makamların bile onayladığı kadar değişik bir yerdesin. Bir evi alıp orada kendine ait bir yaşam alanı yaratacaksın şimdi. Yanında bavullar, kitaplar, şunlar bunlar, ve yıllardır biriktirdiğin “evim olunca şunu şöyle yapacağım”lar bir dolu.. Kutular ve beklentilerden oluşan bir hayat artık seninki."

* * *

Ve bugün, yine elimde kutular ve kafamda sorularla, seyahatlerdeki gidiş dönüşlerin yer değiştirmek üzere olduğu bir kavşak noktasındayım.  Bugün, hayatımda önemli bir gün, bir milat.

20.05.2017

st james park'ta durmak

Eşyalarımı toplarken tesadüfen bulduğum, küçük bir not defterine karalanmış eski bir yazı..

10.06.12 
Londra

St.James' Park.
Bir pazar sabahı, Londra'nın muhteşem bulutlarıyla kaplı bir gökyüzü, hava biraz serin.

Aslıhan, Charles ve minik Anto ile kahvaltıdan sonra, şehrin merkezinde gezmek istediğim bir yerlere henüz geçmeden, yürümeye başlamadan, insan seline karışmadan önce, bana huzur veren bu parkta oturmak istiyorum biraz. Durmak. Karışık kafamdan, endişelerimden, koşturmacadan uzak, durmak. Önümden kuğular, ördekler, ismini bilmediğim rengarenk değişik kuşlar geçiyor yüzerek. Sessiz, dingin. Tam olarak ihtiyacım olan şey de bu. İstanbul'da tam da bulamadığım şey bu. 

Burası Buckingham Sarayı'nın dibinde, şehrin en civcivli yerlerine, Piccadilly Circus'a, Trafalgar Square'e 5 dakika mesafede sessiz bir vaha. Sincaplar, pelikanlar var. Şehrin onlarca parkının arasında küçük bile sayılabilir; ama benim en hoşuma gideni sanırım.

İstanbul'u düşünüyorum, Türkiye'yi.