27.05.2011

Prag denince ilk aklıma gelenler – mini sözlük

Kundera’nın Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği’nde kullandığı sözlük metoduna gönderme yapan bir mini sözlük denemesi..

kafkaesk:Prag denince akla gelenlerden ilki Kafka ve şehirle özdeşleşmiş o güzel sıfat: kafkaesk.. Ne demek bu derseniz bence kelimelere dökmesi biraz zor.. Kafka’nın eserlerini okurken insanın hissettiği şey denebilir: karanlık, gizemli, sanki arkasında çok daha derin bir şeylerin olduğu duygusunu veren.. diyebilirim belki; ama sanırım kafkaesk sıfatının ne demek olduğunu anlamak için yapılabilecek en güzel şey Prag’a gidip şehrin kalabalıklardan uzak sokaklarında biraz yürümek ve havayı koklamak. İnsan o an kafkaeskin ne demek olabileceğini hissediyor..

O yüzden bence Prag’a gitmeden önce biraz Kafka okumalı, o havaya girmeli. (Özellikle Dava’yı tavsiye ederim, sanki günümüz Türkiyesi için yazılmış gibi!!) Prag öncesi okuduğum Kafka kitaplarının etkisine o kadar girdim ki evde süpürgeliklerimizi kemirip duran ve tahta kurdu olduğu söylenen meçhul sese de Gregor adını takarak kendisini ailemizin bir ferdi olarak bağrıma bastım!

soğuk:
Bu sözcük Prag’da tekrar tanımlanıyor. Hayatınızda şu ana kadar soğuk olarak adlandırdığınız zamanları düşünün. Ve şimdi onların hepsini unutun; çünkü onlar soğuk değildi. Kışın Prag’a gidin ve gerçek soğuğu yaşayın! Biraz abartıyorum tabii; ama her şeye rağmen düşünüyorum da –belki şimdi sıcak evimde olmamın da etkisiyle- Prag’a yine de yazın gitmezdim ben. Sanki buraya biraz kasvet lazım, öyle güneşli çiçekli bir havadansa insanı çok hırpalamayan bir serinlik ve hafif kapalı bir hava burası için ideal. Ama keşke bizim gezimiz sırasında hava bu kadar da soğuk ve yağmurlu olmasaydı- ben Prag’ı biraz da palto-eldiven-bere ve çift atkılarımla hatırlayacağım doğrusu!

Vlatava:
Prag’ın içinden akan meşhur nehir. Nazım Hikmet’in şiirlerinde adı geçiyor. Ben Vlatava kıyısında yürümekten çok zevk aldım. Tavsiyem, Prag’a gitmişken mutlaka nehir boyunca yürümek, mesela konser salonu Rudolfinum’dan başlayıp Dancing House’a kadar boydan boya yürümek. Karşı kıyıdaki Prag kalesinin görüntüsü eşliğinde romantik bir yürüyüş bu. Bu güzergah boyunca yanından geçtiğiniz noktalardan bazıları: özellikle uzaktan ve yine özellikle geceleri harika görünen Ulusal Tiyatro binası (adeta başına bir taç kondurulmuş gibi duruyor), köprüler, parklar, Zofin adacığı ve harika Dancing House binası!

Ulusal Tiyatro Binası (Národní divadlo)

Charles:
Roma imparatoru IV.Charles Prag’ı Prag yapan kişi. Pek çok ünlü bina onun zamanında yapılmış, Prag Avrupa’nın çok önemli bir şehri haline gelmiş. Şimdi ise Charles denince ilk akla gelen o harikulade köprü elbette. Charles Bridge bence kesinlikle ya sabah erken, ya da akşam geç, ya da en iyisi her ikisinde de ziyaret edilmesi gereken bir yer. Hangi saat olursa olsun fotoğraf çeken Japonlardan kaçmak imkansız olsa da, en azından o yıldırıcı kalabalıklardan uzak kalmak; köprünün iki yanına dizilmiş kocaman heykeller sizi sessiz sessiz süzerken, şehrin iki yakasında üst üste bindirilmiş gibi duran birbirinden etkileyici yapıları ve Vlatava nehrini seyretmek ve Prag’ı hissetmek için kesinlikle sakin bir saat tercih edilmeli!

Prašná brána ve Obecní dům

mimari:
Prag bence mimarisiyle insanı çarpan bir şehir. Kendine has ilginç bir Gotik tarzı var, sanırım buna Çek Gotiği deniyor. Ama bunun yanında çok farklı stildeki binaları yan yana bulmak mümkün. Bence Prag sanat tarihi okuyan birinin çok farklı stilleri dar bir alanda sıkıştırılmış şekilde bir arada bulabileceği ender yerlerden biri. Bunun en güzel örneği, bir fotoğraf karesi: Bir yanda Prag’da en sevdiğim yapı olan Gotik Powder Tower (Prašná brána) o karanlık, kasvetli, heybetli duruşuyla yükselirken yanında Art Nouveau’nun canlı bir örneği olan Belediye Binası (Obecní dům): sapsarı, renkli, altın yaldızlı, çiçekli, işlemeli.. Prag evleri- özellikle nehrin karşı yakasındakiler- de çok sevimli.

Bu arada not, çok sevdiğim bir link buldum, burada Prag’daki önemli yapılar tarzlarına göre anlatılıyor. Hem Prag’ı tanımak hem de sanat tarihi akımlarıyla ilgili bilgi almak için biçilmez kaftan: Prague Architecture.

Pilsener:
Biz Türkiye’de bu ismi yasaklamaya çalışıp duralım, o Çeklerin gurur kaynağı. Pilsen, aslında Çek Cumhuriyeti’ndeki bir şehir, burada üretilen biralar bu dünyaca ünlü bira çeşidine ismini vermiş. Prag’da her yerde bu hafif ve içimi kolay bira içiliyor zaten, bunların da en meşhuru Pilsener Urquell.

Black Light Theatre:
Bir Prag klasiği. Karanlık, simsiyah bir sahnede özel aydınlatılmış fosforlu kostüm ve objelerle, kuklalarla sergilenen sahne gösterileri. Bir yerden sonra kendini tekrar etmeye başlıyor ama bence mutlaka bir tane izlemek gerekli. Biz Jiří Srnec tiyatrosunun bir gösterisine gittik ve beğendik.

marionette:
Tahtadan yapılmış özel kuklalar. Prag’da pek çok marionette tiyatrosu var. Ucuz hediyelik eşya dükkanlarında pek çok kukla var ama ben hayalimdeki gibi ince işlenmiş bir kukla bulamadım, satılanlar bana çok uyduruk ve turist işi gibi geldi..

Golem:
Buraların Gulyabanisi. Ya da daha doğru bir benzetmeyle Frankenstein’ı. Yahudi kültüründeki efsanevi yaratık. Çeşitli versiyonları olan efsanelere göre Golem hala Prag’da bir yerlerde uyuyormuş! Prag’da her şeyden çok efsaneler ve ilginç hikayeler var zaten, gezerken bunları okumak eğlenceli olabiliyor..

becherovka:
Meşhur bir Çek içkisi. Baharatlı, yakıcı bir çeşit likör. Ben çok sevmedim ama her derde deva olduğu söyleniyor, özellikle sindirim sistemine iyi geliyormuş dediklerine göre. Özellikle yakındaki Karlovy Vary (Carlsbad)’de üretiliyormuş. Çok beğendiğim zarif, kırmızı Bohemya kristalinden yapılma likör kadehleri ve küçük bir şişe becherovka buralardan getirilebilecek güzel bir hediyelik olabilir..

Kapılar & semboller:
Özellikle Malastrana’da harika örneklerini görebileceğiniz, tamamen Prag’a özgü bir şey bu. O yan yana dizilmiş küçük ve şirin evlerin kapıları üzerine o evi tarif eden küçük ahşap semboller asılıyor. Eskiden evlerin adresleri numaralarla değil bu sembollerle verilir, postacılar bu sisteme göre çalışırmış. Binaların, restoranların, otellerin genelde bu tarihi geleneğe gönderme yapan çok şenlikli isimleri var: Černá liška (Siyah tilki - bizim belalı otelimiz!), U Tří housliček (Üç Keman), U tří pštrosů (Üç devekuşu), U bílé labutě (Beyaz kuğu) vs.vs. Hep görsel imgeler kullanılmış, çoğunluk hayvan isimleri ya da objeler. Bu sembolleri anlatan güzel bir kitap da aldık.



1 yorum:

Adsız dedi ki...

ay sonu yapacagım Prag gezisi öncesi notlarınızı zevkle okudum...güzel ayrıntılarla yolculuguma hazırladı beni..teşekkür ederim..aysegul