23.05.2011

ve şehr-i istanbul'da bahar!


Bu blog biraz geç kalmış bir fikir benim için. O yüzden içinde gezdiğim ve sevdiğim başka pek çok şehir yok; ama en ilginci, fark ettim ki, blogumda çok büyük bir eksik daha var.. Bu blogda yıllardır içinde yaşama hayali kurduğum ve sonunda yerleştiğim, şu an yaşamakta olduğum şehir yok.. Gittiğim tüm şehirler içinde herhalde en çok gezdiğim, ama belki de yapılabilecek şeyler düşünüldüğünde en az bildiğim, içinde yaşarken bir yandan çok yorulduğum, çok yıprandığım, ama çok zenginleştiğim, galiba hiç vazgeçemeyeceğim, hiçbir şehre benzemeyen o şehir yok..

Arnavutköy

Sakin Bebek Parkı'nın sakinleri..

O yüzden kıyısından köşesinden de olsa ara sıra İstanbul’u da yazılarıma eklemeye karar verdim geçenlerde. Çok güzel geçen bir haftasonunun ardından verdim bu kararı. Haftasonunun güzelliği biraz bahar havasından, ama belki de daha çok 19 Mayıs tatili için oraya buraya dağılmış insanların ardından boşalan şehrin güzelliğinden kaynaklanıyordu. Örnek olarak, Cumartesi öğleden sonra hava güneşliydi ve Bebek Parkı bomboştu ve Pazar günü akşam Ara Cafe’de rahat rahat yer bulduk! Düşünüyorum da İstanbul’daki insanların onda biri olmasa mesela, hayat ne farklı olurdu. İstediğimiz yere hemen ulaşabilsek, o yıldırıcı kalabalıklar olmadan, sakin sakin etrafı izleyebilsek.. Bunun imkansız bir hayal olduğu açık ama ara sıra böyle bir zaman dilimi bulmak şehir içinde insana nefes aldırıyor hakikaten.

Sonunda İstanbul’a da bahar geldi. Geçen Cumartesi öyle çok sıcak olmayan ama ara ara güneşli ve hafif bulutlu bir havada Boğaz’a gittik. Koca metropolün yeni trendlerinden biri olan şehir fırsatlarını kullanarak Suada’da kahvaltı yaptık, kahvaltıdan sonra da denizin kenarındaki masalardan birine kurulup dalgın dalgın Boğaz’ı ve belki de Boğaz'ın tadını en çok çıkaran canlılar olan martıları seyrettik.. Tabii bir de her zaman yaptığımız gibi “Şu manzaraya sahip küçücük, minicik, miniminnacık bir balkonumuz olsaydı, başka bir şey istemezdik” diye hayaller kurduk.

Sonra birden çerçeveye yelkenliler girdi. Hatırladım ki bu haftasonu Shop&Miles’ın düzenlediği yelken yarışları vardı. Farklı markaların sponsor olduğu rengarenk yelkenlileri biraz izledik, sonra onların peşine takılıp önce Arnavutköy’e geçtik, sonra sahilden Bebek’e doğru yürüdük- tabii oraya buraya savrulan oltaların arasında kafamıza mukayyet olmaya çalışarak, bir yandan da erguvanları ve yalıları izleyerek..

Boğaz'da yelken yarışları

Bebek Parkı’nda her zamanki gibi bolca bebek ve bayağı boş bank vardı, gölge bir bank seçtik, yatıp huzurla gökyüzünü izledik. Ve tabii son olarak benim için bir Bebek klasiği olan Ab’bas ve waffle seansımızı gerçekleştirdik. Geri kalan kısım bolca alışverişten ibaret olduğundan yazıyı waffle ile noktalamak ve böyle hatırlamak sanırım daha güzel..

mmm..