“Düzenim bozulur, hayatım alt üst olur diye
endişe etme. Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi
olmayacağını?”
Şems-i
Tebrizi
Bugün
itibariyle Kanada’da altıncı ayımızı tamamladık- zaman nasıl da hızlı akıyor! Hayatımda böyle bazı milat noktaları var, sadece
mekanların değil, ona paralel olarak daha bir çok şeyin tepeden tırnağa değiştiği.
Mesela Ankara’dan İstanbul’a gelişim, şehir değişikliğinin ötesinde hem
evimden, hem ikinci yuvam olan ODTÜ’den ve akademik hayattan ayrılış, hem de İstanbul’a,
özel sektöre, kendi başıma bir evi çekip çevirme işlerine ve evliliğe geçiş
demekti benim için. Şimdi ise Kanada- yeni ülke, yeni ev, yeni hayat, her şey
ama her şey yepyeni. Bir arkadaşım demişti ki göçmen olmak biraz bebek olmaya
benziyor. Çevreni keşfetmen, yürümeyi, konuşmayı, kuralları, her şeyi ama her şeyi
sıfırdan öğrenmen gerekiyor. Konfor alanından çıkınca insan eskiden otomatiğe
bağlayıp yaptığı çoğu şeyde önce bir zorlanıyor; sürekli bir keşif hali içinde,
algılarını hep açık tutarak ve sürekli yeni bir şeyler fark ederek bir öğrenme
sürecinden geçiyor.